12-14 Kasım 2025. Haliç Kongre Merkezi. “Brand New World” teması altında yeni bir dünyanın kapıları açılacak.
İki yıldır Brand Week’e gidiyorum. Her seferinde aynı soruyla dönüyorum: “Bunları bilmek güzel, ama ne yapacağız?” Bu yıl da aynı soruyla gideceğim. Ama bu sefer farklı bir şey yapacağım: Hazırlıklı gideceğim.
Brand New World: Başarının Kuralları Yeniden Yazılıyor
2025’in teması, aslında son iki yılın devamı. 2023’te stratejiden, 2024’te yapay zekâdan konuştuk. Şimdi sıra “yeni dünya”da. Belirsizliğin ve hızın ortasında yeni bir ekosistem kuruluyor. Markalar için yepyeni fırsatlar doğuyor. Ama aynı zamanda yeni tehditler de.
“Brand New World” demek:
- Eski kurallar işlemiyor
- Yeni kurallar henüz tam oturmadı
- Herkes denemeler yapıyor
- Başarı, adaptasyonda gizli
Benim için bu tema şu soruyu getiriyor: Türkiye’de markalar bu yeni dünyaya hazır mı? Yoksa hâlâ eski oyunu oynamaya mı çalışıyoruz?
Strateji Akademisi: Geleceğin Stratejileri
Bu yıl Strateji Akademisi’ne özellikle dikkat etmek istiyorum. Çünkü geçen yıllarda ana salonlarda dinlediklerim genelde küresel trendlerdi. Ama Strateji Akademisi, bu trendleri nasıl uygulayacağımıza odaklanıyor.
Üç Ana Tema
1. Yapay Zekâ
Yine yapay zekâ. 2024’te Daniel Hulme’dan dinledik, Daron Acemoğlu’nun uyarılarını aldık. Ama bu yıl fark şu: Artık yapay zekâ bir trend değil, gerçeklik. ChatGPT, Midjourney, dijital ikizler… Markalar bunları nasıl kullanacak? Otomasyon mu, işbirliği mi?
Ben özellikle şunu merak ediyorum: Yapay zekâ çağında stratejist olmak ne anlama geliyor? Makineler strateji yaparsa, stratejistler ne yapacak? Yoksa asıl strateji, makineyi doğru yönlendirmek mi?
2. Duyarlı Marka
Sürdürülebilirlik, sosyal sorumluluk, toplumsal duyarlılık… Artık bir marka olmak yetmiyor. Ne için bir marka olduğunu da söylemek gerekiyor.
Ama burada bir tehlike var: Greenwashing. Yani görüntüde duyarlı, pratikte değil. Türkiye’de bu çok yaygın. Markalar “sürdürülebiliriz” diyor ama tedarik zincirinde hiçbir şey değişmiyor.
Strateji Akademisi’nde bunu merak ediyorum: Gerçek duyarlılık nasıl ölçülür? Nasıl kurgulanır?
3. İnteraktif Hikâyecilik
Hikâye anlatmak artık tek yönlü değil. Müşteri sadece dinlemiyor, katılıyor. TikTok, Instagram Reels, kullanıcı türevli içerik… Marka hikâyelerini artık müşteriler yazıyor.
Bu, stratejistler için çok önemli bir değişim. Çünkü kontrol elinizden çıkıyor. Hikâyenizi planladınız ama müşteri başka bir yöne götürdü. Ne yapacaksınız? Direnmek mi, akışa bırakmak mı?
Kimler Katılmalı? (Ve Neden Ben Gidiyorum)
Brand Week’in sitesinde Strateji Akademisi için hedef kitle şöyle tanımlanmış:
- Marka ve Pazarlama Stratejistleri – Vizyonunu yeni nesil araçlarla geliştirmek isteyenler
- Pazarlama Yöneticileri – Dijital dönüşüme liderlik etmek isteyenler
- Yaratıcı Ajans Profesyonelleri – Fikirlerini güçlü stratejilere oturtmak isteyenler
- Dijital Pazarlama & Sosyal Medya Uzmanları – Algoritmalar ve topluluklarla strateji kurmak isteyenler
- Girişimciler & Marka Sahipleri – Rekabetçi pazarda farklılaşmayı hedefleyenler
Ben bu kategorilerin hiçbirine tam uymuyorum. Ama yine de gidiyorum. Çünkü sivil toplumda çalışıyorum. Ve sivil toplum kuruluşları da birer marka. Stratejiye ihtiyaçları var. Hikâye anlatmak zorundalar. Yapay zekâyı nasıl kullanacaklarını bilmeliler.
Ama asıl gidiş nedenim şu: Öğrenmek değil, sorgulamak. Bu akademilerde anlatılanların Türkiye’de nasıl uygulanabileceğini görmek. Hangi fikirlerin bizim için geçerli olduğunu, hangilerinin olmadığını anlamak.
1. Hangi Soruları Sormalıyız?
Brand Week’te dinlediğimiz şeyler genelde “küresel trendler” oluyor. Ama biz Türkiye’deyiz. Bizim için geçerli olan ne? İşte sormamız gereken sorular:
- Yapay zekâ: Bizim kurumlarımız yapay zekâyı kullanmaya hazır mı? Altyapı var mı? İnsan kaynağı var mı?
- Duyarlı marka: Gerçekten duyarlı mıyız, yoksa pazarlama taktiği mi? Bunu nasıl ölçeceğiz?
- İnteraktif hikâyecilik: Müşteriye kontrolü vermeye hazır mıyız? Yoksa hâlâ “biz anlatırız, siz dinlersiniz” modunda mıyız?
